Hutbeler
Ramazan’ı Değerlendirme
- 8 Mart 2024
- Yayınlayan: Erdemliler Yolu
- Kategori: Cuma Hutbeleri (Türkçe)

RAMAZAN’I DEĞERLENDİRME
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا كُتِبَ عَلَيْكُمُ الصِّيَامُ كَمَا كُتِبَ عَلَى الَّذِينَ مِنْ قَبْلِكُمْ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ
“Ey iman edenler! Sizden öncekilere farz kılındığı gibi oruç tutmak size de farz kılındı. Böylece umulur ki fenalıklardan korunursunuz.” (Bakara;183)
Muhterem Müslümanlar! Hutbemiz, çok kıymetli ve bereketli zaman dilimi olan Ramazan’ı değerlendirebilme hakkındadır.
Kur’an ve Sünnet, Ramazan ayının diğer aylardan farklı olduğunu, özellikle nazara verir ve mü’minleri bu bereketli zaman diliminde, daha fazla ibadet yapmaya, iyiliğe ve sosyal dayanışmaya yönlendirir.
Ramazan ayı, sadece oruç ve Kur’ân ayı değil, Allah ile irtibatımızı gözden geçirme ve bütün çeşitleriyle iyiliklerde seferber olma ayıdır.
Ramazan ayı; Efendimiz (s.a.s)’in ifadeleriyle; büyük ve bereketli bir aydır. Amellerin sevabı, bire bindir. Oruç, iftar, sahur, teravih gibi, büyüleyici güzellikleriyle ufkumuzda beliren Ramazan ayının, şiddet ve hiddetin aşırı bir hâl aldığı, kitleler arasında ciddi soğukluğun yaşandığı dönemlerde bile her türlü sertliğin yatışması adına apayrı bir tesiri vardır.
Ramazan’da iftar sofralarını başkalarına açma da çok önemlidir.
Resûl-i Ekrem Efendimiz, sahur yemeğini, bazen ailesiyle yer, bazen de sahabe efendilerimizi evine davet ederek yerdi.
Hz. Âişe annemiz (r.a) şunları söylemiştir. “Efendimiz (s.a.s) bize, ‘Mübarek yemeği, yani sahuru getir.’ buyurdular. Hâlbuki çok defa sahur yemeği iki hurma tanesinden ibaret olurdu.” (Ebû Ya’la -Müsned’inde tahrîc etmiştir.)
Hz. İrbâd b. Sâriye şöyle demiştir: “Beni, Resûlullah (s.a.s) Ramazan’da sahur yemeğine davet etti ve, ‘Mübarek yemeğe buyur.’ dedi.” (Hadîsi Ebû Dâvud ile Nesâi tahrîc etmişlerdir.)
Zeyd İbn-i Sâbit (r.a), “Biz Allah Resûlü (s.a.s) ile birlikte sahur yemeği yedik sonra da sabah namazını kıldık.” dedi. Efendimiz (s.a.s),
مَنْ كَانَ يُؤمِنُ بِاللَّهِ والْيوْمِ الآخِرِ ، فَلْيُحسِنْ إلِى جارِهِ
ومنْ كَانَ يُؤْمِنُ بِاللَّهِ واليومِ الآخِرِ فَلْيُكْرِمْ ضَيْفهُ
“Allah’a ve âhiret gününe iman eden kimse, komşusuna iyilik etsin. Allah’a ve âhiret gününe iman eden kimse, misafirine ikram etsin…!” buyurmuşlardır.
Ve Cennet’e selametle girişin yolunu göstermişlerdir: “Ey İnsanlar! Sofranız herkese (ayırım yapmaksızın) açık olsun, çokça ikram edin, … Böylece selametle Cennet’e girersiniz!” (İbn-i Mâce, Et’ime, 1; Dârimî, Salât, 156)
Biz bu bereketli ayı öyle değerlendirmeliyiz ki misafirin bulunmadığı hiçbir iftar soframız olmamalıdır. Evet, iftar sofraları yemek zenginliğinden ziyade misafir çokluğu ve çeşitliliğiyle zenginleştirilmelidir. Bildiğiniz üzere Resûl-i Ekrem Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem),
طَعَامُ الْوَاحِدِ يَكْفِى الاِثْنَيْنِ وَطَعَامُ الاِثْنَيْنِ يَكْفِى الأَرْبَعَةَ وَطَعَامُ الأَرْبَعَةِ يَكْفِى الثَّمَانِيَةَ “Tek kişilik yemek iki kişiye, iki kişilik yemek dört kişiye, dört kişilik yemek de sekiz kişiye yeter.” buyuruyorlar. (Buhârî, et’ime 11; Müslim, eşribe 179)
Bu istikamette yapılması gerekenlere gelince, öncelikle mutlaka bir “Ramazan Programı” yapmakla işe başlayalım. Sonra vereceğimiz iftarların da bir programını yapalım. Müslüman dostlarımızı, hangi dinden veya etnik gruptan olursa olsun komşu ve arkadaşlarımızı, iftar bereketinin manevi atmosferini birlikte yaşamaya davet edelim. Bu davetlerimizi bir aylık takvim programıyla planlayalım. Ayrıca çocuklarımıza, “Arkadaşlarınızı iftara davet edin, sadece Müslümanları değil, ayrım gözetmeden herkesi davet edin.” diyelim. Unutmayalım ki din kardeşlerimizi davet etmemiz gerektiği gibi, insan kardeşlerimizi de davet etmek onların bizim üzerimizdeki haklarındandır.
“Katılacağımız mukabeleleri de programlayalım. Disiplinli hareket etmezsek, nefsimiz ve şeytanımız bizi tembelliğe atar, Ramazan’ın manevî lütuf ve bereketinden mahrum kalırız. Allah korosun!
Okuyacağımız Kur’anları, istiğfarları, salavatları, kılacağımız teravihleri de programımıza koyalım. Mümkünse teravihleri hatimle eda etmeye gayret edelim. Organize edilecek diyalog iftarlarına katılmayı da unutmayalım. Tatillerimizi, izinlerimizi mümkünse Ramazan dönemlerine denk getirelim. Ramazan ve bayram tebriklerimiz için isimleri şimdiden tespit edelim. Önceden böyle bir planlamayla kimseyi unutmamış oluruz. Hastalıkları ve sıkıntıları olanlar için, hatta birbirimize, ‘imanla kabre girmek’ gibi güzel dualarımızın bulunduğu bir listemiz de olmalı. Allah dostu büyüklerimiz isim isim duaya çok önem vermişler ve bu şekilde duaların ‘garantili mektup’ gibi doğrudan ve adeta yıldırım hızıyla adrese teslim olduğunu söylemişlerdir.
Bütün bunlara ilave olarak, bir apartman dairesinde oturan kişi, komşuları hangi kültür ve anlayışta olursa olsun, onları iftar sofrasına davet edebilir. Yemek yedirdikten sonra, “Siz buraya gelerek yemeğimizi yeme zahmetine katlandınız. Kabul buyurursanız bu da diş kiranız.” diyerek öncesinde onlar için hazırladığı küçük bir hediye takdim edebilir. İmkân varsa çocuklarına değişik hediyeler vermek suretiyle gönülleri hoş edilebilir. Böyle bir hareket tarzı farklı kesimler arasındaki uçurumların kapanması ve önyargıların aşılması adına önemli bir diplomasi yoludur. Halledilemeyen pek çok problem bu yolla çözülebilir.
Aynı şekilde bir okulda öğretmen olan veya başka bir kurumda çalışan insan da herkese evini açıp iftar sofrasına davet ederek, toplumsal barışa katkıda bulunabilir.
Bir atasözünde ifade edildiği gibi, “Bir fincan kahvenin, kırk yıl hatırı vardır.” Vereceğimiz bir iftarın da o ölçüde hatırı olacaktır.
Belki de Ramazan’ın bir bereketi de buradadır. Yani biz oruç tutarak, teravih kılarak uhrevî mükâfatlar elde edebileceğimiz gibi, bir de insanların gönlüne girmek suretiyle apayrı bir kazanç yaşarız.
Bu duygu ve düşüncelerle, Ramazan’ınızı tebrik ediyor, Cenâb-ı Hak’tan Ramazan’ı hakkımızda hayırlı kılmasını ve onu hakkıyla değerlendirebilmeyi bizlere nasip etmesini niyaz ediyorum.
Yazar: Erdemliler Yolu
