Hutbeler
Ramazan ve İkram
- 14 Mart 2025
- Yayınlayan: Erdemliler Yolu
- Kategori: Cuma Hutbeleri (Türkçe)

Muhterem Müslümanlar!
Hutbemiz, Ramazan da ikramda bulunma hakkında olacaktır.
وَيُطْعِمُونَ الطَّعَامَ عَلٰى حُبِّه مِسْكينًا وَيَتيمًا وَاَسيرًا
Kendileri ihtiyaç duydukları halde yiyeceklerini, sırf Allah’ın rızasına ermek için fakire, yetime ve esire ikram ederler. (İnsan/76; 8)
مَنْ كَانَ يُؤْمِنُ بِاللهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ فَلْيُحْسِنْ إِلَى جَارِهِ، وَمَنْ كَانَ يُؤْمِنُ بِاللهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ فَلْيُكْرِمْ ضَيْفَهُ،
Allah’a ve âhiret gününe iman eden kimse komşusuna iyilik etsin. Allah’a ve âhiret gününe iman eden kimse, misafirine ikramda bulunsun! (Buhârî, edeb 31)
Ramazan’da sosyal hayata açılan iyilik kapılarından biri de ikramdır. İkram; ağırlamak, hürmet etmek, saygı göstermek, bağış ve iltifat olarak bir şeyler vermek, Allah’ın lütfu ve ihsanı gibi manalara gelmektedir.
İkram, Ahlâk-ı Aliye’dendir. Rabbimiz; Zü’l- Celal-i ve’l-İkram dır, “Azamet ve Kerem sahibi” dir. Zü’l-Celâl ve’l-İkrâm lafza-i celali, Kur’an’da Rahman suresinde iki yerde geçer. Bu da ikram yapan insanın Allah’ın isimlerinden (esmâ-i hüsnâdan) biriyle rezenonsa geçmesi demektir.
Kulun zü’l-celâl ve’l-ikrâmdan nasibi, kendisine verilen nimet ve imkânları Allah’ın diğer kullarıyla paylaşması nispetindedir.
İslâm’ın ilk devirlerinde müslümanlar geçim sıkıntısı çekerlerdi. Bu nedenle misafire ikramda bulunmak, yolluğunu vermek farz kılınmıştı. Daha sonra müslümanlar rahata ulaşınca, misafire ikram konusu eskisi gibi farz değil, Peygamberimiz ’in bir sünneti olarak kabul edilmeye başlandı.
Abdullah b. Selam der ki: Hz. Peygamber (s.a.s) Medine’ye varınca halk ona doğru koşuştu ve: “Resulullah geldi” denildi. Resulullah (s.a.s) den işittiğim ilk şey şu sözüydü: “Ey insanlar! Selamı yayın, yemek yedirin, sıla-i rahime önem verin ve insanlar uykudayken namaz kılın. Böyle yaparsanız cennete girersiniz.” Tirmizi 4/652 (2485) ve İbn Mace 1/423 (1334),2/1083 (3251). Beyhaki, 3090-
Yine başka bir rivayette ise Resulullah (s.a.s): “Aç olanı doyurun, hasta olanı ziyaret edin ve esir olanı kurtarın” Buhari, etime (195). Beyhaki, 3087-buyurdu. Hakları ellerinden alınarak hapsedilen anne babalar esir, onların evlatları da yetim hükmündedirler.
“Herhangi birinizin sofrası, misafirinin önünde yayılı bulunup kaldırılıncaya kadar, melekler sevabı onun için olacak şekilde salâvat-ı şerife getirirler.” -Meleklerin salavatı “Allahım bu kulunu affet” manasında O kul için dua etmeleridir.-
Abdullah İbni Amr dan rivayet edildiğine göre, bir kimse Resûlullah (s.a.s)’e “Müslümanın hangi ameli daha hayırlıdır?” diye sordu. Hz. Peygamber de: “Tanıdık tanımadık herkese yemek yedirmen ve selam vermendir.”
“Ey İnsanlar! … Sofranız herkese açık olsun, çokça ikram edin,… Böylece selametle Cennet’e girersiniz!” İbn-i Mâce, Et’ime, 1; Dârimî, Salât, 156 Buyurmuşlardır.
Peygamber Efendimiz (s.a.s), “sofranız herkese açık olsun” sözüyle; zengin-fakir, mü’min-müşrik ayırmamış; yemek yedirmeyi mutlak bırakmıştır. Bu açıdan, Müslümanlara olmak üzere, kim olursa olsun hatta gayr-i müslime ikramda bulunmak da bu sözün muhtevasına dâhildir. Soframızı herkese açık tutmamız, misafirimiz kim olursa olsun yemek yedirmemiz mümince bir davranış ve Müslüman iyilik severliğinin anlaşılması bakımından da oldukça önemli bir temsildir.
Hazreti Hatice, Hazreti Ebû Bekir ve Hazreti Osman (r.anhum) gibi sahabe efendilerimiz, insanları dine davet için düzenledikleri ziyafet sofralarında ya da fakirlere-muhtaçlara yardım yolunda servetlerini tüketmişlerdir.
Yemek yedirmek ve selâm vermek toplumda sıcak ilişkilerin, köklü dostlukların kurulması ve güzelliklerin artması için iki önemli iyiliktir. Bunların muhataplarının “tanıdık tanımadık herkes” olması, her iki iyilik için de en geniş çerçevenin tespiti anlamına gelir. Dolayısıyla herhangi bir zamanda veya Ramazan ayı gibi belli mevsimlerde sofralarımızı tanıdık tanımadık toplumun her kesiminden insanlara açmamız, Allah Resûlü’nün önemli bir sünnetini ihya anlamı taşımaktadır ve evimizi bereketlendirecek güzel davranışlardır.
Efendimiz (s.a.s)’in İftar ve Sahurlarda İkramları:
Her zaman ikramı seven ve ümmetini de teşvik eden Efendimiz (s.a.s) Ramazan’da da oruçlulara iftar verilmesi hususunda ümmetini teşvik etmiştir.
Her kim oruçlu birini yedirip-içirip hoşnut ederse, Allah da ona mahşer günü havuzumdan öyle bir su içirir ki Cennet’e girinceye kadar bir daha susuzluk çekmez.” Buyurmuşlardır. (İbn Huzeyme, es-Sahîh 3/191; el-Beyhakî, Şuabü’l-îmân 3/306.)
Efendimiz’in ikramı iftarla sınırlı değildi, sahurda da misafir kabul ederdi. İrbâd b. Sâriye (r.a) şöyle demiştir: Resûlüllah (s.a.s) Ramazan’da beni sahur yemeğine davet etti de: “Mübarek yemeğe buyur” dedi.
Zeyd İbni Sâbit (r.a)’ın şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Biz Resûlullah (s.a.s) ile birlikte sahur yemeği yedik sonra da sabah namazını kıldık.” Buhârî, Savm 19; Müslim, Sıyâm 47.
Efendimiz (s.a.s) cemaate namaz kıldırdıktan sonra bazen döner: “Herkes evine ağırlayabileceği kadar misafir alsın!” derdi. Sahabe Efendilerimiz de imkânları ölçüsünde bir, iki veya üç kişi alır, evlerine götürürlerdi. Şayet misafir edilmedik kimse kalırsa, onları da Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) kendisi misafir ederdi. Yine böyle bir gün Resûl-i Ekrem Efendimiz arkadaşlarından, mescitte ikamet eden ve sabah akşam Rablerinin rızasını avlamak için gayret eden Suffe ashâbından ağırlayabilecekleri kadarını evlerine misafir etmelerini istedi. Onlar da birer ikişer kişi alıp evlerine götürdüler. Ancak geriye beş kişi kalmıştı. Allah Resûlü o beş kişiye, “Haydi, buyurun!” dedi ve onları Hazreti Âişe’nin (r.a) hanesinde misafir etti. Efendimiz “Yâ Âişe! Bizlere yiyecek bir şeyler hazırla.” Dedi. Hz. Âişe Validemiz, misafirlerine undan ve etten yapılmış bir çeşit yemek getirdi. Onu yemelerinden sonra da hurmadan yapılmış bir tatlı ikram etti. Ardında da süt içtiler.
Değerli Müminler!
Bugün İslam’ı evrensel manada temsil etmeye gayret edenler; ikrama ayrı bir derinlik ve güzellik katmış; verdikleri iftar davetleriyle, hazırladıkları gıda paketleriyle ya da farklı aktivitelerle, İslamın şefkatli yüzünü, ulaşabildikleri herkese göstermişlerdir ve göstermeye devam etmektedirler.
Ne mutlu, böylesine kutsi bir gayretle ömürlerinin her anını değerlendirenlere,
Müjdeler olsun, sofralarını herkese açarak fakire, yetime ve esire ikramda bulunanlara!
Yazar: Erdemliler Yolu
