Hutbeler
Peygamber Efendimizin Sünnetine Uygun Yaşama
- 26 Nisan 2024
- Yayınlayan: Erdemliler Yolu
- Kategori: Cuma Hutbeleri (Türkçe)

Peygamber Efendimizin Sünnetine Uygun Yaşama
لَقَدْ كَانَ لَكُمْ فى رَسُولِ اللّهِ اُسْوَةٌ حَسَنَةٌ لِمَنْ كَانَ يَرْجُوا اللّهَ وَالْيَوْمَ الْاخِرَ وَذَكَرَ اللّهَ كَثيرًا
Hakikaten, Allah’ın Resulünde sizler için, Allah’a ve âhiret gününe kavuşmayı bekleyenler ve Allah’ı çok zikredenler için en mükemmel bir numune vardır. (Ahzab 21)
Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm ferman etmiş:
ﺍَﻟمُتَمَسٍّكُ بِسُنَّتِى عِنْدَ فَسَادِ اُمَّتِى لَهُ اَجْرُ شَهِيدٍ
“Fesad-ı ümmetim zamanında kim benim sünnetime sarılırsa, ona yüz şehidin ecrini, sevabını kazanabilir.” (Ebu Nuaym, Hilye, 8/200)
Muhterem Müslümanlar!
Miladi takvime göre 20 Nisan’ın, Efendimiz’in doğum yıl dönümü olması münasebetiyle, Hutbemiz, Sünnete ittiba etmek ve ona uygun yaşamak hakkında olacaktır.
İnsanlığın İftihar Tablosu’nun doğumu, topyekûn insanlığın da yeniden doğumu demektir. Allah Resûlüne pazartesi günü oruç tutulması konusu sorulunca, “Ben o günde doğdum ve Kur’ân bana o günde indirildi.” şeklinde cevap vermiştir. İbn Abbas’tan, “Peygamber Efendimiz’in pazartesi günü doğduğu, peygamberliğin pazartesi günü geldiği, Mekke’den pazartesi günü hicret ettiği, Medine’ye pazartesi günü girdiği, vefâtına işaret sayılan âyetin pazartesi günü indiği ve pazartesi günü vefât ettiği…” şeklinde de bir hadîs rivâyet edilmektedir. (Sahihu Müslim, II, 819; Müsnedu Ahmed, V, 297; Sünenü’l-Beyhakî, IV, 300.)
Sünneti, “Efendimiz’in (sallallâhu aleyhi ve sellem) sözleri, davranışları ve ashabında görüp de menetmediği veya sükutla tasvip buyurduğu unsurlardır.” diye tarif edebiliriz.
Kur’ân-ı Kerim, pek çok âyetiyle O’nun sünnetine uymayı emrettiği gibi, pek çok sıhhatli Hâdîs-i şerîfte, yine sünnete uymanın önemi ve onun dini hükümlerdeki yeri üzerinde durulmaktadır.
Sünnet, hep Kur’ân’la beraber mütalâa edilmiştir. O, Kur’ân’la o kadar içli-dışlı ve o kadar beraberdir ki, ne onu Kur’ân’dan, ne de Kur’ân’ı ondan ayırmak mümkün değildir.
Allah Resûlü, hayat-ı seniyyelerinde, kendine itaat etmeyi ve sünnetine uymayı dinin bir parçası sayıyor; söylediği her sözün arkadan gelecek nesillere ulaştırılmasına teşvikte bulunuyor… Muhataplarının anlayıp ezberlemelerine yardımcı olmak için yerinde, konuştuğu şeyleri birkaç defa tekrar ediyor ve yerinde de mübarek sözlerinin kaydedilmesini tavsiye buyuruyorlardı.
Beri taraftan Eshâb-ı Kirâm efendilerimiz de, O’nun tabiî hâl ve hareketlerini dahi, hassasiyetle takip ve tesbit ediyor; sonra da duyup-işittiklerini tekrar ber tekrar aralarında gözden geçirip ya hafızalarına alıyor veya defterlerine işliyorlardı.
Sünnete Tabi Olmakla İlgili Ayetler
قُلْ اِنْ كُنْتُمْ تُحِبُّونَ اللّهَ فَاتَّبِعُونى يُحْبِبْكُمُ اللّهُ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ وَاللّهُ غَفُورٌ رَحيمٌ
Ey Resûlüm, de ki: “Eğer Allah’ı seviyorsanız, gelin bana uyun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah Gafurdur, Rahimdir.” (Al-i İmran 31)
مَنْ يُطِعِ الرَّسُولَ فَقَدْ اَطَاعَ اللّهَ وَمَنْ تَوَلّى فَمَا اَرْسَلْنَاكَ عَلَيْهِمْ حَفيظاً
Kim Resûlullah’a itaat ederse Allah’a itaat etmiş olur. Kim de itaatten yüz çevirirse aldırma, zaten seni üzerlerine bekçi göndermedik ki! (Nisa 80)
وَمَا آتَاكُمُ الرَّسُولُ فَخُذُوهُ وَمَا نَهَاكُمْ عَنْهُ فَانْتَهُوا وَاتَّقُوا اللَّهَ إِنَّ اللَّهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ
Peygamber size ne verirse onu alınız, o sizi neden menederse onu terkediniz. Allah’a karşı gelmekten sakınınız. Muhakkak ki Allah’ın cezası pek çetindir. (Haşr;7)
Bu Husustaki Bazı Hadisler
Peygamber Efendimiz (aleyhissalâtu vesselâm) şöyle buyurmuşlardır: “Size iki şey bırakıyorum. Bunlara uyduğunuz müddetçe asla sapıtmazsınız: Allah’ın Kitab’ı ve Resûlünün sünneti.” (Muvatta, Kader 3)
“Bir şey emrettiğim zaman da onu elinizden geldiğince yapmaya çalışın.” [Buhârî, İ’tisâm 2)
“Bilin ki, Resûlullah’ın (aleyhissalâtu vesselâm) haram kıldıkları da tıpkı Allah’ın haram kıldıkları gibidir.” (Ebu Dâvud, Sünne, 6, Tirmizî, İlm 60, İbnu Mace, Mukaddime 2)
Bir Sahabi, “Ya Resûlallah, kıyamet ne zaman kopacak?” diye sorunca, Allah Resûlü (as), “Sen kıyamet için ne hazırladın?” diye uyarırlar. O da, “Benim orası için çok bir hazırlığım yok ama bir şeyim var ki, ben Allah’ı ve Resulünü çok seviyorum!” deyince Allah Resûlü (as), “Kişi sevdiği ile beraberdir.” buyururlar.
“Kim benden sonra terk edilmiş bir Sünneti yaşatırsa, onunla amel eden insanların sevaplarından hiçbir şey eksiltmeksizin, onların sevaplarından bir mislini alır. Kim de Allah ve Resûlü’nün kabul etmediği, hoşlanmadığı bir bid’at ortaya çıkarırsa, aynı şekilde onunla amel eden insanların günahlarından hiçbir şey eksiltmeksizin bir mislini yüklenmiş olur.” (İbn Mâce Mukaddime: 15)
Efendimiz (as), bir zâtın elinde bir altın yüzük görür ve onu parmağından çıkarıp atar. Sonra da, “Sizden biriniz parmağında cehennemden bir kor taşımak mı ister?” buyurur. Bu zata daha sonra o yüzüğü yerden alıp başka türlü istifade etmesini söylediklerinde o zât, “Hayır! Vallahi Resûlullah’ın attığı şeyi asla geri almam.” diyecektir.
Bazı Güzel Sözler ve Hadiseler
Kur’ân bize Efendimiz’in ahlakını anlatıyor. O, adeta canlı bir Kur’ân’dır. O’na uyan (tabi olan) Kur’ân’a uymuş olur.
Sahabeleri Peygamberimiz (as) çağırdığında, “Buyur, emret! Anam babam sana feda olsun Ya Resûlallah!” diyerek karşılık verirlerdi.
Sünnetlerden her biri semadan sarkıtılmış merdivenler gibidir. Tutanlar yükselir.
Sünnet, Cennetlere uzanan bir koridordur.
Günde 5 vakit namazımızda 40 defa dua ederek üzerinde olmayı istediğimiz Sırat-ı Müstakim, ‘PeygamberYolu’dur, Sünnet-i Seniyye yoludur.
Öğretmensiz, fizik, kimya, astronomi, matematik gibi bilim dallarına ait kitaplar nasıl doğru anlaşılamazsa, Kur’ân-ı Kerîm de O’nun muallimi Efendimiz (s.a.s.) olmadan doğru anlaşılamaz. Kur’ân’ın anlaşılmasının tek doğru yolu Sünnet-i Seniyye’dir, hadislerdir.
Az bir ömürde çok fazla uhrevi hâsılat isteyen; her bir ömür dakikasını bir ömür kadar semereli yapmak isteyen, sünnete ittiba etmelidir.
Aradan asırlar geçmiş fakat O’na (s.a.s.) dair sevgi, saygı artarak devam edegelmiştir. İşte o deryadan birkaç damla:
Gazneli Mahmud’un hizmetçisinin ismi Efendimiz’in isimlerindendir. Onu çağırırken bir keresinde esas ismiyle değil de, babasına nispet ederek “filanın oğlu” diyerek çağırır. Hizmetçisi merak edip sebebini sorunca, “Senin ismin Efendimiz’in ismi olduğu için seni abdestsiz hiç çağırmadım. Bu sefer abdestim olmadığı için böyle çağırdım.” der.
Ahmet Yesevi Hazretleri 63 yaşından sonra, “Peygamberimiz (as) bu yaşta vefat etti.” diyerek, kendisi için kazdırdığı kabirde sık sık inziva yaparak kalan hayatını bu şekilde geçirmiştir.
Meşhur Urfalı Şair Nâbî, bir kafileyle hacca gider. Mescid-i Nebevi’ye yakın bir yerde sabaha kadar heyecandan uyuyamaz. Kafileden birisinin Peygamberimiz’in mescidine karşı ayaklarını uzatıp uyuduğunu görünce irticalen hemen bir kaside söyler:
Sakın terk-i edebden kûy-ı Mahbûb-ı Hüdâdır bu,
Nazargâh-ı İlâhî’dir Makâm-ı Mustafâ’dır bu.
………………………………………………
Mürâât-i edeb şartıyla gir Nâbî bu dergâha
Metâf-ı kudsiyândır busegâh-ı enbiyâdır bu
Edebi terk etmekten sakın!
Zira burası Allahu Teala’nın Habibinin beldesidir.
Burası, Hak Teala’nın devamlı nazar kıldığı bir yerdir;
Muhammed Mustafa’nın makamıdır bu.
…………………………………………
Ey Nâbî, bu dergâha edebin şartlarına dikkat ederek gir.
Burası, büyük meleklerin etrafında pervane gibi döndüğü,
Peygamberlerin eğilip eşiğini öptüğü bir yerdir.
Allah’ın sevgilisi Muhammed Mustafa’nın makâmıdır bu.
Rivayet odur ki, Ravzaya vardıklarında sabah ezanı okunmaktadır. Ezandan sonra minareden Nâbî’nin biraz önce dile getirdiği kasidesi okunmaya başlar. Nâbî çok kısa bir süre önce kaleme aldığı bu kasideyi nereden öğrendiğini müezzine sorar.
Müezzin der ki, “Bu gece rüyamda bana Efendimiz (s.a.s), ‘Ümmetimden bir zat beni ziyarete geliyor. Kalk onun bu şiirini oku!’ diye emretti.” Nâbî bunu duyunca müezzine, “Allah aşkına söyle, Efendimiz benim için ümmetimden mi dedi?” Müezzin ‘Evet.’ deyince Nâbî heyecandan bayılıp kendinden geçer.
Rabbim bizleri, Sünnet-i Seniyye’ye gönülden tabi olanlardan ve Efendimiz’in şefaatine nail olanlardan eylesin.
Yazar: Erdemliler Yolu
