Hutbeler
Kurban İbadeti
- 24 Mayıs 2024
- Yayınlayan: Erdemliler Yolu
- Kategori: Cuma Hutbeleri (Türkçe)
وَلِكُلِّ أُمَّةٍ جَعَلْنَا مَنْسَكًا لِيَذْكُرُوا اسْمَ اللَّهِ عَلَى مَا رَزَقَهُمْ مِنْ بَهِيمَةِ الْأَنْعَامِ فَإِلَهُكُمْ إِلَهٌ وَاحِدٌ فَلَهُ أَسْلِمُوا وَبَشِّرِ الْمُخْبِتِينَ
Biz her ümmete kurban ibadeti koyduk ki Allah’ın kendilerine rızık olarak verdiği hayvanları keserken Allah’ın adını ansınlar. Şunu unutmayın ki hepinizin ilahı bir tek İlahtır. Öyleyse yalnız O’na teslim olun. Sen ey Resulüm: O alçak gönüllü, samimi ve ihlaslı olanları müjdele! (Hac;34)
Muhterem Müslümanlar! Hutbemiz, “Allah’a ve İnsanlara Yakınlaşmaya Vesilesi Olan Kurban İbadeti” hakkındadır.
Kurban; Sözlükte “yaklaşmak veya Allah’a yakınlık sağlamaya vesile olan şey” demektir. İslâmî terminolojide: “ibadet niyetiyle, belli bir zamanda, belirli şartları taşıyan hayvanı usulünce kesmek” demektir.
İlk kurban ibadeti, Hz. Adem’le (a.s.) başlamıştır. O zaman hayvan boğazlama dışında farklı formatlarla da Canab-ı Hakka kurban takdim edilebiliyordu.
Kurban, Hz. İbrahim ve Hz. İsmail’in büyük imtihanı başarıyla geçmeleri sonunda, Cenab-ı Hakkın lütfuyla bugünkü formata dönüşmüştür.
Kurban, Allah’ın rızasını kazanma yolunda, fedakârlık ve teslimiyetin ifadesidir. Bu fedakârlık ve teslimiyet Hz. İbrahim ve İsmail ile zirveleşerek sembolleşmiştir. Kur’ân-ı Kerim onların kurbanla ilgili olayını inananlara, Allah’ın emirlerine teslimiyet ve itaat adına bir ufuk olarak sunmaktadır.
Kurban, geçmişte ve hal-i hazırda verilen nimetlere şükür, gelecekteki muhtemel tehlikelere ve belalara paratoner, gönülleri kazanmaya ve dolayısıyla da rıza-i ilahiyeye bir vesiledir.
Peygamber Efendimiz (s.a.s), hicretten itibaren on yıla yakın bir süre hep kurban kesmiş ve ümmetinden de kesmelerini istemiştir. (Tirmizi Edahi, 11)
Efendimiz (s.a.s);
1- “Hâli-vakti yerinde olduğu halde (dinî ölçüye göre zengin sayıldığı halde), kurban kesmeyen kişi bizim musallâmıza (namazgâhımıza) yaklaşmasın.”. (Tirmizi Edahi, 11)
2- “İnsanoğlu Allah nezdinde, kurban gününde kurban kesmekten daha sevgili bir iş işlememiştir.” buyurmaktadır. (Tirmizi, Edahi 1)
3– Allah Resulü (s.a.s), Kurban Bayramı günü Hz. Âişe için bir sığır kurban etti.” (Cem’ül Fevaid/ Kurban /H. No: 3834)
4- Allah rızası için kesilen kurban ahirette geçilmesi çok zor olan sırat köprüsünde sahibi için bir binek vazifesi görecektir. Peygamber Efendimiz bu hususta şöyle buyurmuştur; “Hayvanın iyi ve güzelini kurbanlık olarak seçin, çünkü o sırat köprüsünde size bineklik yapacaktır.” (Münavî, Feyzu’l-Kadir, 1/496.)
5- “Ey insanlar, her sene her ev halkına kurban kesmek vâciptir” gibi ifadelerle bu gereklilik önemle vurgulanmıştır. (İbn Mâce, “Eḍâḥî”, 2; Tirmizî, “Eḍâḥî”, 18)
6- Efendimiz Veda Haccında 100 deve kurban etmişti. Bunlardan 63 deveyi bizzat kendi eliyle, 37 deveyi ise Hz. Ali kurban etmişti. Efendimiz (s.a.s) bazı kurbanları keserken ümmetinden kurban kesemeyenler adına kurban kesmiştir. (Taberanî, Mucemu’l-Kebir, 3/182)
“Hz. Ali (r.a.), birisi Peygamber Efendimiz için olmak üzere iki tane koç keserdi. Kendisine bunun sebebi sorulduğunda; “Allah Resulü bana yaşadığım müddetçe kendisine kurban kesmemi vasiyet etti.” asla bunu terk etmem!” demiştir. (Ebu Davud, Edahî, 1)
Peygamber Efendimizin, Hz. Ali’ye kendisi için kurban kesmesini vasiyet etmesi, O’nun adına kurban kesilmesini sevdiğine delalet eder. Bu itibarla imkânı olanların sevgili peygamberimiz için kurban kesmesi çok yerinde bir davranış olacaktır. (Tehanevî, İ’laüs’Sünen)
Ölen bir insanın ardından onun adına sadaka verildiği, hac yapıldığı gibi, sevabını o kimseye bağışlamak üzere kurban da kesilebilir. Ayrıca vefanın gereği, imkânlarımızı zorlayarak günümüzün Yusufları adına kurban vermemizde, Allahu a’lem Hz. İsmail gibi kurtuluşlarına vesile olacaktır.
Mezhep imamları kurban kesmek için akıl ve buluğ şart olmadığı hususunda ittifak etmişler. Gerekli malî güce sahip olan küçük çocuklar ve akıl hastaları adına kanunî temsilcileri tarafından kurban kesilmesi gereklidir demişlerdir. Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi_ İslamda Kurban_Prf. Ali Bardakoğlu.
Kurban kesmek, Kitap, Sünnet ve icmâ-ı ümmet ile sabittir.
Ebû Hanîfe ye göre; kurban vaciptir. Hanefilerde, hüküm açısından uygulamada vaciple farz arasında fark yoktur. Yani farz gibi uygulanması gerekir. Terk eden haram işlemiş olur ahirette cezası vardır.
Kurban, fert, aile, ülke, millet ve bütün insanlık bağlamında başımıza gelmesi muhtemel belalara karşı da sigorta ve paratoner hükmündedir. Kurban, Hz. İsmail’in yerine bedel olarak gönderilmişti. Bizim de farklı şekillerdeki İsmaillerimiz vardır. İsmaillerimizi, Yusuflarımızı her türlü kötülükten korumak ve belalara karşı güvene almak, böylesine önemli bir ibadeti yerine getirmekle inşallah mümkün olacaktır.
Yaşadığımız süreçte Cenab-ı Hakk bir sekine ve sabır verdi, yapılması muhtemel yanlışlıklardan korudu. Sonunda da “mağduriyet serasına alarak dünyanın her yerinde” hizmet etme imkanları lütfeyledi. Cenâb-ı Hakkın üzerimizdeki sayısız, hesapsız nimetlerini düşünerek; Kurban kesmek için çareler aramalıyız.
“Devletten yardım alıyorum zaten yardımlarla geçiniyoruz bize kurban düşmez demek” yerine “her şeyimizi kaybetmişken bu güzel ortamlarda yaşama ve hizmet etme imkânı lütfeden Rabbimize şükür için kurban kesmeliyim” şeklinde düşünmek daha isabetlidir ve diyanet sahibi olmanın bir remzidir.
Günümüzde kurban, daha önemli bir hâl almıştır. Dünyanın değişik yerlerinde gönüllere ulaşma adına önemli bir vesile hâline gelmiştir.
Özellikle eşleri hapishanelerde bulunan mâsumlara, dünyanın fakir ülkelerinde hayatlarını devam ettirmek zorunda kalan ve fakirliğin zirvesinde bulunan miskinlere, küçük de olsa bir ikram anlamına gelmektedir.
Efendimizin (s.a.s) uygulamalarını ve hadislerini nazarı itibara alacak olursak, bugün gücü nispetinde on, yüz, hatta yüzlerce kurban himmet eden insanların bir sünneti ihya ettikleri söylenebilir
Kurban kesmek bir tür infaktır. Bugüne kadar bir tane kurban kesenler, mümkünse iki tane kessin; gücü yeten insanlar üç tane kessinler, ihtiyaç olan yerlere göndersinler. İmkânı olan herkes hassaten ülkemizde yardım bekleyen insanlara ve Yusuf çocuklarına bayram neşesi yaşatılmasına mutlaka iştirak etmelidirler. Bu mümin olmanın şiarı ve gereğidir.
Bayramları, varlık gayesi ve dava mefkuresi doğrultusunda yaşamak, hac yapıyor gibi kazanca vesile olur. Meselâ: Kurban Bayramı’nda ihtiyaç sahiplerine maddî-manevî gayretten geri kalmayan mü’minler, o anda Arafat’ta ve Müzdelife’de olan kimselerin sevabına denk sevap kazanmış olabilirler…” (Fas. Fasıla, 2/147)
Rabbimizden niyazımız; Mağdur edilen ailelerinin ihtiyaçlarını namerde muhtaç olmayacak şekilde gidersin. Bu kurbanda da kalbi kırık boynu bükük ihtiyaç sahiplerinin imdadına, halisane koşabilmeyi bizlere nasip eylesin.