Hutbeler
Kıyamet Hengamı ve Ahiret Durakları (1)
- 11 Ekim 2023
- Yayınlayan: Erdemliler Yolu
- Kategori: Cuma Hutbeleri (Türkçe)
وَالَّذِينَ يُؤْمِنُونَ بِمَا أُنْزِلَ إِلَيْكَ وَمَا أُنْزِلَ مِنْ قَبْلِكَ وَبِالْآخِرَةِ هُمْ يُوقِنُونَ
(O muttakiler ki) Hem sana indirilen kitabı hem de senden önce indirilen kitapları tasdik ederler. Âhirete de kesin olarak onlar inanırlar. (Bakara;4)
قال النبي صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم : «الكَيِّس مَنْ دَانَ نَفْسَهُ ، وَعَمِلَ لِما بَعْدَ الْموْتِ ، وَالْعَاجِزُ مَنْ أَتْبَعَ نَفْسَه هَواهَا ، وتمَنَّى عَلَى اللَّهِ الأماني
“Akıllı kişi, nefsine hâkim olan ve ölüm sonrası için çalışandır. Aciz kişi de, nefsini hevâsına tabi kılan ve Allah’tan dilek(ler)de bulunup duran (bunu yeterli gören) kişidir.” (Tirmizî, Kıyamet 25; bk. İbni Mace, Zühd 31)
Muhterem Müslümanlar! Hutbemiz, Ahiret Durakları hakkında olacaktır.
Kıyamet kopmasıyla birlikte, Hazret-i İsrâfîl’in (aleyhisselâm) sûra ikinci defa üflemesiyle insanlar hem ruh hem de bedenleriyle tekrar diriltilecek ve haşir meydanında toplanacaklardır. Kur’ân, cinlerin ve şeytanların da hesaba çekilmek için haşredileceklerini haber vermektedir.
Aziz kardeşlerim; birer hakikat yolcusu olarak, kutsî beyanda tasvir edildiği şekliyle hayâlen kıyamet hengâmına gidelim. Rabbimizin mutlak adaletinin tecelli edeceği o dehşet anında, adım adım nelerle karşılaşacağımızı tefekkür edelim.
Herkesin yanında, biri yaptıklarına şahitlik etmek, diğeri de onu mahşere götürmekle görevli iki melek bulunacak, o gün kimsenin bir başkasına fayda veya zararı dokunamayacaktır. O gün mü’mince yaşama keyfiyetini gösteremeyip kendi elleriyle kendilerine zulmeden ve “Muhakkak ki Allah adaleti emreder!” kutsî beyanına muhalefet ederek başkalarına zulmeden zalimlerin ‘gözlerinin dehşetten donup kalacağı, kör, dilsiz, sağır hale gelecekleri, yüzüstü sürünecekleri, suya koşan develer gibi susayacakları, zincirlere vurulacakları ve bu hâlde haşredilecekleri âyetlerde bildirilmektedir.
Allah Resûlü, “sallallâhu aleyhi ve sellem” haşir esnasında insanların yalınayak, çıplak ve sünnetsiz olacaklarını haber vermiştir. Haşrin o dehşet anında herkesin kendi dertlerini ve sıkıntılarını düşünmekten başkasına bakacak hali olmayacağını, kiminin binitle, kiminin yaya, kiminin de yüzüstü sürünerek mahşer yerinde toplanacaklarını haber verir. Haşir ve mahşerin insanların tahmin ettiklerinden çok daha zorlu bir gün olacağını söyleyen Allah Resûlü sallallâhu aleyhi ve sellem,
insanların dünya hayatında yapıp ettiği amellerine göre farklı şekillerde toplanacaklarını bildirmiştir.
İnsanların haşredileceği mahşer meydanı ise, yol gösterecek herhangi bir işaretin olmadığı ve hiç kimsenin saklanabileceği tümsek veya çukurun bulunmadığı dümdüz bir arazi olarak tasvir edilmiştir. O günün tek hâkimi olan Yüce Allah celle celâluhû ve celle şânuhû, bu meydanda bütün insanları toplayacak, “El-Melik, mülkün gerçek ve mutlak sahibi ancak benim! Ed-Deyyân, kullarının hiçbir amelini zayi etmeden karşılığını eksiksiz veren ancak benim!” diyerek onlara seslenecektir.
Şimdi sırada amel defterleri var! O gün dünyada insanın yapıp ettiklerini kaydeden meleklerin ortaya koyacağı amel defterleri herkese verilip okutulacaktır, büyük küçük bütün icraatlarının eksiksiz olarak kaydedildiğini gören insanlar hayretler içerisinde kalacaklardır. Kitabını sağ tarafından alanların hesapları kolay, adeta sevinçlerine diyecek yok! Ya diğerleri? Amel defterlerini sol taraflarından veya arkalarından alanların ise vay hâline! Onların işi cidden çok zor olacaktır.
Bu arada adalet terazileri kurulmuştur. O gün tek hesap sorucu Allah’tır celle celâluhû. Hazret-i Allah celle şânuhû, zerre kadar dahi haksızlık etmeyecektir. O gün, sevap tartıları ağır basanlar kurtuluşa erecek, tartıları hafif gelenlerse kendilerine yazık etmiş olmanın hacâleti ve pişmanlığıyla adeta iki büklüm olacaklardır.
Hadisi şeriflerde ise hesap öncesi bekleyişin çok uzun süreceği bildirilir. Şunlardan hesaba çekilmeden kimsenin yerinden kımıldayamayacağı uyarısı yapılmıştır: “Ömrünü nerede ve nasıl geçirdin, gençliğini nerede yıprattın, malını nereden kazanıp nerede harcadın, bildiğin ile amel etin mi?”
Yine bir hadis-i şerifte ifade edildiğine göre, kıyamet günü inananların ilk hesaba çekileceği husus, farz namazlardır. O gün Yüce Allah celle celâluhû, vermiş olduğu bütün nimetlerin ve bu nimetler için şükredilip edilmediğinin hesabını da soracaktır. İnsana, yaptığı kötülüklerin hesabının sorulması bir yana, başkalarının yaptığı kötülüklere neden engel olmadığı da sorulacaklar arasındadır.
Peygamber Efendimizin bildirdiğine göre o gün Yüce Allah celle şânuhû, sorgulamayı doğrudan kendisi yapar, insana aracısız doğrudan hitap eder. O zaman zavallı insan bir umut sağına bakar, dünyada yaptıklarından başka bir şey göremez. Telaşla soluna bakar, yine dünyada yaptıklarından başka bir şey göremez. Korkuyla önüne bakar, yüzünün karşısında dehşetli bir ateşten başka bir şey göremez. Onun için muhterem kardeşlerim, aklını kullanan her fert bugünden, küçük büyük demeden iyilik yaparak ateşten korunmanın yollarını aramalı değil midir?
Sonrasında Âhiret hayatının duraklarından “Havz-ı Kevser”e geldik. O, Allah Resûlü’nün sallallâhu aleyhi ve sellem, ümmetini karşılayacağı bir havuzdur. Bu konuda nakledilen bir rivayete göre Allah Resûlü sallallâhu aleyhi ve sellem yanındakilere meâlen, “Siz benim ashâbımsınız, arkadaşlarımsınız, kardeşlerim ise henüz gelmediler. Ben onları Kevser havuzunun başında bekleyeceğim.” buyurdular. Onlar da “Ümmetinden senden sonra gelecekleri orada nasıl tanıyacaksın ey Allah’ın resulü?” dediler. Bunun üzerine Efendimiz şöyle buyurdular: “Bir adamın siyah atları arasında, alnı beyaz, ayakları beyaz sekili bir atı olsa onu tanımaz mı?” Derin bir saygı içerisinde, “Evet, tanır.” diye cevapladılar. Bunun üzerine Efendiler Efendisi, “Benden sonra gelecek olan kardeşlerim kıyamet günü, aldıkları abdestten dolayı yüzleri pırıl pırıl ve abdest organları da parlayarak oraya geleceklerdir. Ben de bununla onları tanıyıp Kevser havuzu başında karşılayacağım.” buyurdular.
Âhiret hayatının çok çetin duraklarından birisi de “Sırat”tır. Sırat, cehennemin üzerine kurulup herkesin üzerinden geçmek zorunda olduğu bir ahiret köprüsüdür. Sırat köprüsü, cehennem üzerinde kurulan, dünyadaki amellerimizin adeta temessül etmiş halidir. O; kimine göre sanki otoban, kimine göre son derece kaygan, üzerinde kancalar, çengeller, büyük dikenler bulunan bir köprüdür. Sırat üzerinde müminin parolası: “Sellim sellim, Selâmet ve kurtuluş nasip et Allah’ım!” olacaktır. Herkes amel defterinin durumuna göre bu köprüden farklı şekilde geçecektir. Nitekim İki Cihan Serveri sallallâhu aleyhi ve sellem, “Müminler, Sırat’tan kimi göz kırpacak kadar az bir zamanda, kimi şimşek gibi, kimi rüzgâr gibi, kimi kuş gibi, kimi de iyi cins at ve deve gibi hızla geçer. Bazısı bakarsın sapasağlam kurtulmuş, bazısı yara almış da geçmiş, kimi de cehennem ateşine yığılmış kalmış olur.” buyurarak bu gerçeğe işaret etmiştir.
Muhterem Müslümanlar!
Kur’ân’ın ve Allah Resûlü’nün sallallâhu aleyhi ve sellem; âhiret hayatına dair bizleri bilgilendirmesinin önemli hikmetlerinden biri, fâni olan dünyanın geçiciliğine insanın dikkatini çekmek, bu şuurla dünya hayatını sürdürmesini telkin etmek ve kalıcı yurt olan sonsuz âhiret hayatına hazırlıklı olmasını temin etmektir. Ahirette göreceğimiz şeyin dünyada yaptıklarımızın karşılığı olacağını unutmayalım. İnsan; ne ekerse onu biçer, ne ederse kendisine eder.
Rabbimiz bizleri sırat-ı müstakimden ayırmasın. Amin! Hem dünyada hem de ahirette rezil rüsva olmaktan korusun. Amin!
Yazar: Erdemliler Yolu
Bir yanıt yazın Yanıtı iptal et
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.