Hutbeler
İnsanın Değeri ve İnsana Saygı
- 1 Aralık 2023
- Yayınlayan: Erdemliler Yolu
- Kategori: Cuma Hutbeleri (Türkçe)
مَن قَتَلَ نَفْسًا بِغَيْرِ نَفْسٍ أَوْ فَسَادٍ فِي الْأَرْضِ فَكَأَنَّمَا قَتَلَ النَّاسَ جَمِيعًا وَمَنْ أَحْيَاهَا فَكَأَنَّمَا …
أَحْيَا النَّاسَ جَمِيعًا
… “Kim katil olmayan ve yeryüzünde fesat çıkarmayan bir kişiyi öldürürse sanki bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de bir adamın hayatını kurtarırsa sanki bütün insanların hayatını kurtarmış olur.” … (Maide; 32)
عَبْدُ اللَّهِ بْنُ عُمَرَ، قَالَ رَأَيْتُ رَسُولَ اللَّهِ ـ صلى الله عليه وسلم ـ يَطُوفُ بِالْكَعْبَةِ وَيَقُولُ “ مَا أَطْيَبَكِ وَأَطْيَبَ رِيحَكِ مَا أَعْظَمَكِ وَأَعْظَمَ حُرْمَتَكِ وَالَّذِي نَفْسُ مُحَمَّدٍ بِيَدِهِ لَحُرْمَةُ الْمُؤْمِنِ . أَعْظَمُ عِنْدَ اللَّهِ حُرْمَةً مِنْكِ مَالِهِ وَدَمِهِ
Abdullah bin Ömer (ra) anlatıyor: “Resûlullah’ı (sallallâhu aleyhi vesellem) şöyle derken Kâbe’de tavaf yaptığını gördüm: “Ey Kâbe! Ne kadar güzelsin ve kokun ne kadar hoştur. Sen ne kadar büyüksün ve senin saygınlığın ne kadar büyük. Muhammed’in (s.a.v.) canı elinde olan Allah’a yemin olsun ki, Allah katında; mü’minin kanının, malının, saygınlığının değeri, senin kutsiyetinden daha büyüktür.” (İbn Mace, Fiten, 2.)
Muhterem Müslümanlar! Hutbemiz, İnsanın değeri ve İnsana saygı hakkındadır.
Allah’ın bütün güzel isimlerinin tecelli ettiği insan, O’nun (cc) en kıymetli eseridir. İnsan, en yüksek saygıyı hak eden küçük bir âlem gibidir. Yüce Allah (cc), insanı en güzel şekilde yaratmış ve yeryüzünün halifesi ilan etmiştir. Bu bağlamda Peygamber Efendimiz (s.a.v.) de insanın değerinin en mukaddes mekân olan Kâbe’nin değerinden üstün olduğunu vurgulamıştır.
Temelinde barış, uzlaşma, merhamet olan ve ismini de bu manalara gelen “silm, barış-esenlik” kelimesinden alan yüce dinimiz İslâm, sevgi ve kardeşliği emrederken, İnsanlara zarar vermeyi yasaklamış, merhametli olmayı emretmiştir. Efendimiz “İnsanlara merhamet etmeyene, Allah da merhamet etmez”, “Yeryüzünde olanlara merhamet edin ki göktekilerde size merhamet etsin.” diyerek, sadece insanlara değil, yeryüzündeki bütün canlılara şefkatle muamele etmemiz gerektiğini buyurmuş, Allah’ın (cc) rahmetine ulaşmayı, yeryüzündekilere merhamet etmemize bağlamıştır.
Efendimiz (s.a.v) savaş zamanında bile olsa; kadınların, çocukların, yaşlıların öldürülmesini, ibadethanelerinin yıkılmasını, ağaçların kesilmesini, hayvanların öldürülmesini kesin olarak yasaklamıştır.
İlahî terbiyeyi alarak yaratılış gayesine uygun yüce erdemlerle yetiştirilmiş kamil bir insan; merhametli, şefkatli, seven, sevilen, İnsanlarla iyi geçinen ve kendisiyle iyi geçinilebilen insandır.
Allah Resûlü (s.a.v.); çevremizle sağlıklı münasebetler geliştirmeyi ve dostluğa yatkın olmayı hakiki imanın gereklerinden sayarak şöyle buyurur: “Mümin, cana yakındır. (İnsanlarla) yakınlık kurmayan ve kendisiyle yakınlık kurulamayan bir kimsede hayır yoktur.” (İbn Hanbel, II, 400)
Allah’a (cc) iman ne kadar güçlü olursa, mahlukatına olan sevgi ve şefkat de o kadar güçlü olur.
İslâm, ferde üç yönden değer vermiştir:
A- Her şeyden önce kişi, insan olması itibariyle bir değere sahiptir. İslâm’ın insana sırf insan olması itibariyle vermiş olduğu değerin örnekleri çoktur. Bırakın hayat sahibi bir insani, hayatı sona ermiş bir insan cesedinin bile saygıya layık olduğunu ifade eden en çarpıcı örneklerden biri de şudur: Bir gün Efendimiz (s.a.v.) Ashâbtan bir grupla otururken, yakınlarından bir cenaze geçmiş ve Efendimiz (s.a.v.) cenazeyi görünce ayağa kalkmıştı. Yanında bulunanlar, onun bir Müslüman cenazesi olmadığını, söyleyerek, “Ayağa kalkmanız gerekmezdi” demek istemişlerdi. Onların bu sözü üzerine Allah Resûlü (s.a.v.): “Ama, o bir insan, Müslüman değilse insan da mı değil?” cevabını vermişti. (Nesei, Cenaiz, 46)
Yüce İslâm dini, din ve milliyet farkı gözetmeksizin bütün din mensuplarına, hatta düşmanlarına bile gereken insânî değeri bahşetmiş ve onları hayatlarında da ölümlerinde de korumuştur. Savaşta dahi cesetlerinin her türlü işkence ve tahribata maruz bırakılmasını, parçalanmasını, ‘müsle’ yapılmasını haram kılmıştır.
B- Yüce İslâm dini nazarında fert, inancı sebebiyle de değer kazanır. Allah katındaki üstünlük ise, “O’na karşı gelmekten sakınmak” anlamına gelen “Takva” esasına bağlanmıştır.
Bu hususta Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Ey insanlar! Dikkat edin, Rabbiniz birdir. Babanız da birdir. Yine dikkat edin, Arap’ın Arap olmayana, Arap olmayanın da Arap’a; keza beyazın siyaha, siyahın da beyaza ‘Takva’ dışında hiçbir üstünlüğü yoktur.”
C- Yüce dinimiz İslâm, kişiye ameli ve yaşayışı ile de ayrı bir değer verir. İnancının gereğini yapanla yapmayanı eşit saymaz. İnsanlara teşekkür de saygının bir göstergesidir: Hediyeleşmeyi teşvik eden Peygamberimiz şöyle buyurur: “Kendisine bir ikramda bulunulan kişi, imkânı varsa karşılığını versin. İmkânı yok ise (ikramda bulunanı) hayırla yâd etsin. Çünkü hayırla yâd eden kimse, teşekkür etmiş olur. Bunu yapmayan ise nankörlük etmiş olur…” (Tirmizî, Birr ve sıla, 87)
Allah Resûlü (s.a.v.) her seferinde ikrama sağından başlardı. Bir seferinde sağında genç bir delikanlı, solunda ise kavminin ileri gelenleri vardı. Yaşlılara ikram edebilmek için sağındaki delikanlıdan izin istedi. Delikanlı izin vermeyince de sütü ona ikram etti. (Buhârî, Müsâkât, 10) Böylece ilkelerine bağlılığını ortaya koyduğu gibi insana saygısını da gösterdi.
Peygamberimiz (s.a.v.), toplumda insanları rahatsız edecek davranışlar bir yana onları tedirgin edecek tavırlardan da sakınılmasını tavsiye etmektedir. Okuyla birlikte mescide uğrayan birine, “Onun demir uçlarına sahip çık.” uyarısında bulunmuştur. (Dârimî, Salât, 119)
İnsanları rencide edecek şeylerin onlara söylenmesini, Efendimiz (s.a.v.) kesin olarak men etmiştir. Mekke fethinden bir müddet sonra, İslam’ın bir numaralı düşmanı olan Ebu Cehil’in oğlu İkrime Müslüman olur. İkrime’nin bulunduğu bir mecliste Ashabı Kiram arasında Ebu Cehil aleyhinde bazı sözler söylenince, o engin sevgi ve hoşgörü insanı Allah Resûlü (sav), “Babalarını kınamak ve haklarında lüzumsuz söz söylemek suretiyle çocuklarını rencide etmeyin.” buyurmuştur. (Müstedrek, 3/241, Kenzu’l–Ummal, 13/540–541)
Rahmet Peygamberi (s.a.v.), insana saygı mevzuunda bu kadar hassas iken, bugün hâlâ dine dayanarak birtakım sertliklerde bulunanlar herhalde bu dinin peygamberinin getirdiği mesajı tam olarak anlayamamışlar demektir.
Müslümanlığı doğru anlamanın yolu; kendi öz kaynaklarına yani kitaba, sünnete ve siyeri nebeviye müracaattan, aynı zamanda hakiki temsilcilerini takip etmekten geçmektedir. Rabbim bizleri, insana layık olduğu değeri veren ve ona hak ettiği saygıyı gösteren gerçek Müslümanlardan eylesin!
Yazar: Erdemliler Yolu
Bir yanıt yazın Yanıtı iptal et
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.