Hutbeler
Fâtiha Suresi
- 1 Aralık 2023
- Yayınlayan: Erdemliler Yolu
- Kategori: Cuma Hutbeleri (Türkçe)
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ (1) الْحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ (2) الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ (3) مَالِكِ يَوْمِ الدِّينِ (4) إِيَّاكَ نَعْبُدُ وَإِيَّاكَ نَسْتَعِينُ (5) اهْدِنَا الصِّرَاطَ الْمُسْتَقِيمَ (6) صِرَاطَ الَّذِينَ أَنْعَمْتَ عَلَيْهِمْ غَيْرِ الْمَغْضُوبِ عَلَيْهِمْ وَلَا الضَّالِّينَ (7)
1 – Rahmân ve rahîm olan Allah’ın adıyla.
2 – Bütün hamdler, övgüler âlemlerin Rabbi Allâh’adır.
3 – O rahmândır, rahîmdir.
4 – Din gününün, hesap gününün tek hâkimidir.
5 – (Haydi öyleyse deyiniz): “Yalnız Sana ibadet eder, yalnız Sen’den medet umarız.”
6 – Bizi doğru yola, Sana doğru varan yola ilet.
7 – Nimet ve lütfuna mazhar ettiklerinin yoluna ilet. Gazaba uğrayanların ve sapkınlarınkine değil.
Muhterem Müslümanlar! Hutbemiz, Fâtiha Suresi hakkındadır.
Namazlarımızın her rekâtında okuduğumuz Fâtiha sûresi, Kur’an’ın mesajını özet halinde içinde bulunduran sırlı, şifalı, kapsamlı bir sûredir. Fâtiha sûresi; (اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَم۪ينَۙ) ile Cenab-ı Hakk’ın Zâtı’nı hamd ü senâ etmemiz gerektiğini ve hamdin nasıl yapılacağını öğreterek başlar. Daha sonra (اِيَّاكَ نَعْبُدُ) “Sürekli olarak ancak Sana ibadet ederiz.” ve (وَاِيَّاكَ نَسْتَع۪ينُ) “Her işimizde her zaman sadece Sen’den yardım isteriz.” cümleleriyle de, insanın sürekli kulluğunu ilan etmesini; ihtiyaç duyduğu dinî ve dünyevî her hususta, yardımı ancak ve ancak Allah’tan istemek gerektiğini öğretir.
Fâtiha suresi aynı zamanda inananlara, Cenâb-ı Hakk’a karşı nasıl dua edilmesi gerektiğini öğretir. Cenâb-ı Hakk da yüce kitabının başında kullarına; duanın en güzelinin, ‘hidayet istemek’ olduğunu öğretmiştir.
Bu mevzuyla alakalı olarak Allah Teâlâ (cc) (bir hadis-i kudside) şöyle buyuruyor: “Ben kıraati (Fatiha’yı) kulumla kendi aramda iki kısma böldüm, yarısı bana ait, yarısı da ona. Kuluma istediği verilmiştir:
Kul: ” الْحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ, (Hamd âlemlerin Rabbine aittir)” deyince, Azîz ve Celîl olan Allah: “Kulum bana hamd etti.” der.
الرَّحْمَانِ الرَّحِيمِdeyince, Allah: “Kulum bana senâda bulundu.” der.
مَالِكِ يَوْمِ الدِّينِ (hesap gününün tek hâkimidir.)” deyince, Allah: “Kulum beni tebcil ve ta’ziz etti (saygıyla andı, yüceltti).” der.
إِيَّاكَ نَعْبُدُ وَإِيَّاكَ نَسْتَعِينُ (yalnız sana ibadet eder, yalnız Sen’den yardım isteriz)” deyince, Allah: “Bu benimle kulum arasında bir (taahhüttür). Kuluma istediğini verdim!” der.
إِهْدِنَا الصِّرَاطَ الْمُسْتَقِيمَ صِرَاطَ الَّذِينَ أَنْعَمْتَ عَلَيْهِمْ غَيْرِ الْمَغْضُوبِ عَلَيْهِمْ وَلاَ الضَّآلِّينَ. (Bizi doğru yola sevket, o yol ki kendilerine nimet verdiğin kimselerin yoludur, gadaba uğrayanların ve dalalete düşenlerin değil)” dediği zaman, Allah: “Bu da kulumundur, kuluma istediği verilmiştir!” der.” (Müslim, Salat 38; Muvatta, Salat 39)
Fâtiha sûresinde, Kur’ân-ı Kerîm’in içerdiği bütün konulara, hükümlere ve inceliklere işaret edilmiştir. Bu bakımdan bu yüce sûrenin bir adı da, “Ümmü’l-kitâb (Kitab’ın esası, anası)” şeklindedir. Şöyle ki; inanç esaslarından olan Allah teâlânın zâtı ve sıfatları, O’nun her şeyi yaratan ve rızık veren olduğuna;
الْحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ (2) الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ mübarek kelimeleriyle,
âhiret âlemiyle ilgili olan meselelerin bütününe
(مَالِكِ يَوْمِ الدّ۪ينِۜ ) kudsî lafzıyla,
ibadetlerle ilgili emir ve yasakları içeren emirlerin bütününe (اِيَّاكَ نَعْبُدُ) yüce lafzıyla,
ihtiyaçların arzı için yardım istemeyle ilgili olan hükümlere (وَاِيَّاكَ نَسْتَع۪ينُ) yüce cümlesiyle,
(اهْدِنَا الصِّرَاطَ الْمُسْتَق۪يمَ) beliğ lafzıyla; nebîler, sâlihler ve geçmiş ümmetlerin hallerini açıklamakla ilgili olan kıssalara, (صِرَاطَ الَّذ۪ينَ اَنْعَمْتَ عَلَيْهِمْۙ) gibi son derece mükemmel beyanıyla,
geçmiş ümmetlerden Allah’ın gazabına müstahak olarak helak olanlarla, hak yolu bulamayıp dalâlette olanların anlatılmalarına غَيْرِ الْمَغْضُوبِ عَلَيْهِمْ وَلَا الضَّٓالّ۪ينَ veciz cümlesiyle işaret etmektedir.
Aynı zamanda bu ayetler bizleri de geçmiş ümmetlerin hallerinden ibret almaya davet ediyorlar.
Muhterem Müslümanlar! Fatiha sûresinde kelimeler arasındaki hikmet dolu uyuma ve bütünlüğe baktığımızda, Kur’ân’ın i’câzına, yani sahip olduğu edebî üstünlük ve muhteva zenginliği sebebiyle benzersizliğine dair ayrı bir mucize ile karşılaşırız. Şöyle ki;
اَلْحَمْدُ لِلهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ “Hamd âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur.”. ‘Allah’ (cc) ile ‘hamd’ arasında sıkı bir münasebet bulunmaktadır. Niye sadece Allah’a (cc) hamd edilir? Çünkü O, Âlemlerin Rabbidir. İnsanı elementler mertebesinde bırakmıyor, Kur’ân ahlâkıyla terbiye ederek kemalâta ulaştırıyor. Ve yine insanı öyle bir konuma ulaştırıyor ki orada melekler onun önünde saf bağlıyor. İşte hamd böyle bir Zât’a mahsustur.
Evet, âyetler bizi önce Rahmân ve Rahîm’e baktırıyor, içimizde ümit duygusunu uyararak adeta diyor ki; Mâlik-i Yevmiddîn’e geçmeden Rahmân ve Rahîm’e bakın; içinizi rahmet esintileriyle doldurun, sonra ahiretteki hesabı hatırlayın. Ondan sonra da azabından korkun ve adımlarınızı ona göre atın! İşte insan terbiyesinde takip edilecek, Rahmet ve şefkat öncelikli ilahi metod!.
Evet, sonra bütün benliğimizle cemaat halinde إِيَّاكَ نَعْبُدُ وَإِيَّاكَ نَسْتَعِينُ diyoruz. “Allahım, biz sadece Sana ibadet eder ve sadece Sen’den yardım isteriz.”
Evet, O Allah ki, zerrelerden kürrelere kadar her şeyi terbiye etmekte ve bize her an Rahmâniyet ve Rahîmiyetini göstermektedir. Biz de O’nun bu azametine karşı teker teker kulluk yapamayacağımız için bir araya geliyor ve bir imamın arkasında saf bağlıyoruz.. Hep beraber Kâbei Muazzama’nın etrafında; geçmiş bütün asırların peygamberleriyle, gelecek bütün asırların müceddit ve velileriyle, O en kâmil rehber, tek İmam Hz. Muhammed’in (sallallâhu aleyhi ve sellem) arkasında saf bağlamış olarak hayal ediyor ve onlarla beraber إِيَّاكَ نَعْبُدُ وَإِيَّاكَ نَسْتَعِينُ diyoruz. Hatta bunu da aşıyor, vücudumuzda baş başa verip cemaatleşen, bütün hücrelere diğer varlıkları meydana getiren atomları da dahil ederek onları da bir bir cemaat kabul ediyor ve إِيَّاكَ نَعْبُدُ وَإِيَّاكَ نَسْتَعِينُ diyoruz.
Evet, Fatiha’da hamdden terbiyeye, terbiyeden rahmete, rahmetten her şeyin ötelerle buudlaşmasına ve ondan da insan iradesiyle, Allah inayetinin kutuplaşmasına kadar her şey o kadar tatlı bir uyum içinde anlatılır ki, bu âhenkle büyülenmemek mümkün değildir. Sonra اِهْدِنَا الصِّرَاطَ الْمُسْتَقِيمَ صِرَاطَ الَّذِينَ أَنْعَمْتَ عَلَيْهِمْ غَيْرِ الْمَغْضُوبِ عَلَيْهِمْ وَلَا الضَّالِّينَ demek suretiyle, Allah’tan yardım adına istenecek şeylerin en kudsîsi, en yücesi, “yolum” dediği ve bizden evvelki kimseleri ona hidayet ettiği salih, veli ve peygamberlerin yoluna hidayet edilmeyi talep ediyoruz.
Evet, kendini unutup cemaat içinde kulluğunu Allah’a takdim etme ve Allah’a kolektif bir şuurla yönelme öyle tatlıdır ki, ona denk bir zevkten söz edilemez. İşte tam bu yöneliş esnasında Allah, “Kulum, Benden bir şey iste!” diyor. Ve biz de hiç vakit kaybetmeden bütün benliğimizle ve içinde bulunduğumuz cemaatin Hakk nezdindeki kıymetini vesile yaparak; اِهْدِنَا الصِّرَاطَ الْمُسْتَقِيمَ diyoruz.
Allahım, gideceğimiz yol Senin yolun, peygamberlerin yoludur. Güvenli ve apaçık olan o yol, gidilmiş, yaşanmış ve başarısı tecrübe edilmiş bir yoldur. Habîb-i Edîb’in (sallallâhu aleyhi ve sellem), o yolu tecrübe etti, her yere Senin adını duyurdu, dünyanın da ukbanın da sultanı oldu. İşte binlerce insanın gittiği, alabildiğine geniş, aydın ve berrak bu yol, bütün sâliklerini Senin huzuruna getiriyor. Onun için, binlerce eğri büğrü yollar içinde, Senin doğru dediğin yola bizi hidayet etmeni talep ediyoruz.
Ey Rabbimiz! Bizlere, Kur’ân’ı hayatımızın hayatı hâline getirmeyi ve Fatiha sûresinin sırlarını anlamayı lütfeyle.
Yazar: Erdemliler Yolu
Bir yanıt yazın Yanıtı iptal et
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.