Hutbeler
BAYRAM HUTBESİ | Kurban Bayramı ve Bayram Günlerini Değerlendirme
- 20 Haziran 2024
- Yayınlayan: Erdemliler Yolu
- Kategori: Cuma Hutbeleri (Türkçe)
وَالَّذينَ جَاهَدُوا فينَا لَنَهْدِيَنَّهُمْ سُبُلَنَاۜ وَاِنَّ اللّٰهَ لَمَعَ الْمُحْسِنينَ
“Bizim uğrumuzda gayret gösterip mücahede edenlere elbette muvaffakiyet yollarımızı gösteririz. Muhakkak ki Allah iyi davrananlarla beraberdir.” (Ankebut; 69)
لا يُؤْمِنُ أَحدُكُمْ حتَّى يُحِبَّ لأَخِيهِ مَا يُحِبُّ لِنَفْسِهِ
“Sizden biriniz kendisi için sevip arzu ettiği şeyi din kardeşi için de sevip arzu etmedikçe, gerçek anlamda iman etmiş olmaz.” (Buhârî, Îmân 7)
Muhterem Müslümanlar!
Kurban Bayramı, Hazreti İbrahim ve Hazreti İsmail’den günümüze kadar, hep bir kahramanlık, fedakârlık, hasbîlik ve bir teslimiyet sembolü olagelmiştir. Hz. İbrahim, Ümmet-i Muhammed için de bir rol model olarak kabul edilmiş, Kur’an-ı Kerim’de “اَنِ اتَّبِعْ مِلَّةَ اِبْرٰهيمَ حَنيفًاۜ ” “Doğru yola yönelerek İbrâhim’in dinine tâbi ol;” denmiş ve bu rol modele uymamız emredilmiştir. (Nahl;123) Şu âyet âdeta Hz. İbrahimin hayatını özetler: وَإِذِ ابْتَلَى إِبْرَاهِيمَ رَبُّهُ بِكَلِمَاتٍ فَأَتَمَّهُنَّ “Rabbi Onu birtakım kelimelerle, hâdiselerle, sosyal olaylarla, emirleriyle imtihan etti ve O bütün bu imtihanların hepsini başarıyla tamamladı”. (Bakara;124)
Onun gençliği tam bir yiğitlik destanı olarak karşımıza çıkar. Kalbi imanla dopdolu, metafizik gerilimi tam, Hakla irtibatı zirvede bir genç.
Zalime zalim, bâtıla bâtıl demiş ve bunun bedeli olarak da ateşe atılmayı göğüslemiştir. Ateşe atılırken “seni kurtarayım ve bu zalimleri yerle bir edeyim” diyen Hz. Cebrail’e, “Hasbiyalallah/ Allah bana yeter ve ben O’na tevekkül ettim” diyerek karşılık vermiştir. Böyle yaparak, kıyamete kadar ateşlere atılmakla tehdit edilen, bütün dava adamlarına nasıl davranmaları gerektiğini göstermiştir.
Yine Hz. İbrahim aleyhisselâm, davası için yurdunu yuvasını terk etmiş, devamlı hicret etmiş, uzun süre, davasını devam ettirecek bir evlat beklentisi içinde olmuş; bir evlada kavuşunca da onu ve annesini, ıpıssız bir diyara bırakma emriyle imtihana tâbi tutulmuş ve bu imtihanı da başarıyla geçmiştir.
Hz. İbrahim aleyhisselamı bir örnek olarak bize takdim eden Cenabı Hak, adeta bize şöyle demektedir: “Ben benim yoluma adanmış, derdi davası sadece benim hoşnutluğumu kazanmak olan, bunun için yurtlarını yuvalarını terk eden, benden başka dünyadan ve ahiretten hiçbir beklentileri olmayan bu yolun yolcularını, değişik imtihanlardan geçiririm, sadakatlerini hem kendileri hem de bütün insanlık görsün diye test ederim, ama asla onları yalnız bırakmam. Neticede onları, bütün insanlığa huzur ve emniyet getirecek bir konuma yükseltirim. Evet, bir adım yaklaşana yürüyerek gelen, yürüyerek gelene koşarak gelme gibi, mukabele eden bir ilahi ahlak sahibi Rabbimiz, kendi yolunda samimi hizmetler edenleri, uzun süre yerde bırakmayacaktır; imtihan süreleri bitince onları kaldıracak ve yeni bir şükür ufkuna ulaştıracaktır. Bunun bir müjdesi olarak, günümüzün mazlumları daha şimdiden bütün dünyada, “Zalim karşısında boyun eğmeyenler ve insanlık adına hayırlı işler yapanlar” olarak tanındı.
Aziz Müminler;
Bayramlar, Allah’a yaklaşıp İlâhî hoşnutluğu kazanma istikametinde, salih amellerde bulunmak için kaçırılmaz fırsatlardır. Gündüzleri olduğu kadar, bayramların geceleri de kıymetlidir.
Efendimiz (s.a.v), “Kim; ramazan ve Kurban Bayramının ilk gecesini, sevabını Allah’tan umarak ibadetle ihya ederse, kalplerin öldüğü günde kalbi ölmez.” buyurmuştur.
Kurban Bayramı, gürül gürül tekbirlerle gelir ve her yanda yankılanır.
Efendimiz, “Bayramınızı tekbir getirmek suretiyle süsleyiniz.” buyurmuştur. Özellikle Kurban Bayramı, “teşrîk tekbirleri” sayesinde yeryüzü işi olmaktan çıkar, semavî bir mana ve tarifsiz bir te’sire ulaşır.
Yine Efendimiz (s.a.v); “Ramazan ve Kurban Bayramlarını; Lailahe illallah, Allahü Ekber, Sübhanallah ve Elhamdülillah’lar ile süsleyin.” buyurmuştur. (Suyûtî, Câmiu’s-Sagîr, 4/69)
Peygamber Efendimiz Medine-i Münevvere de iken bayram namazlarını, musalla denilen ve bugün “Gamame Camisi” diye bilinen, meydanda kıldırırdı. Erkek, kadın, genç ve çocuklar hep beraber kılarlardı. Mazereti olanların, namaz kılamasalar bile, hutbeyi dinlemelerini, duaya iştirak etmelerini ve himmete katılmalarını tavsiye ederdi.
Allah Rasulü (s.a.v), bayram namazına giderken ve gelirken, yollara dizilenlerin bayramlarını kutlar, bayram namazları sonunda sadaka ve hediyeler verir, vermeye de teşvik ederdi. Bu verilenlerin günahların bağışlanmasına vesile olacağını bildirirdi. (Dihlevî, 2/92, Müslim, Salâtü’l-Iydeyn 9)
Bayramlarda günler ve saatler, hep ibadet endeksli ayarlanmalı, bilhassa dinî kitaplar okumaya özel vakitler ayrılmalı ve bunun için bayram günleri bile, birer fırsat olarak bilinmelidir.
Muhterem Müslümanlar;
Bayramlarda “kırgınlık ve dargınlık varsa barışın” sözünü çok duymuşuzdur. Allah’la aramızın iyi olmasını istiyorsak, insanlarla aramızı iyi tutalım. Allah’ın yardımı gelsin, cennete girelim ve kâmil manada iman etmiş olalım istiyorsak, insanlarla aramızda olan kırgınlıkları giderelim.
Allah Rasulü (s.a.v) buyuruyorlar ki: “Canım kudret elinde olan Allah’a yemin ederim; sizler iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olmazsınız!”. Öyleyse Efendimizin tavsiyesine kulak verip yakınlarımıza, dostlarımıza, zor durumdaki kardeşlerimize, onları arayıp selam vererek, sevginin ilk adımını atalım. Bediüzzaman hazretleri, birbirine gücenmiş, aralarına soğukluk girmiş bir-iki talebesini “bayramın hürmeti hakkı için” kalben tam olarak barışmaya davet etmiş, ricada bulunmuştur. (Şualar, s.5179)
Hasseten bayramlarda insanların gurbet ve yalnızlıkları paylaşılmalı, bütün üzgün yüzler güldürülmeye, mahzun gönüller teselli edilmeye çalışılmalı. Zira “bayramlar, bütün insanî münâsebetlere en pratik bir vesîle, kitleler hâlinde kaynaşmaya en münâsip bir vasattır…
Bayramlar; gurbetleri izale eden, dostlukları daha bir pekiştiren, kırgınları küskünleri barıştıran, suya hasret çöller gibi, ayrılık ateşiyle yanmış kavrulmuş gönüllerin, gözyaşı ile sulandığı zaman dilimleridir.
Hakiki manada değerlendirilebilen bayramlar, ekilen fitne tohumlarıyla birbirinden uzaklaşmış ve adete vahşileşmiş insanların, yeniden toparlanmasına ve birbirleriyle kucaklaşmalarına vesile olabilir.
Bayramları neşe ve sevinç günleri olarak niteleyen, Peygamberimiz sallallâhu aleyhi ve sellem’in öğüdünü dikkate alalım. Aktüalitenin bizleri boğmasına izin vermeyelim. Güzel sözler edelim. Bayramımızı, yaralarımızı sarma adına bir hamleye dönüştürelim. Eşimize, çocuklarımıza, dost ve kardeşlerimize moral olalım. Birbirimizden moral bulalım.
Muhterem Müslümanlar; hangi safhasında olduğumuzu tam bilemesek de ahir zamanda olduğumuz kesin. Hâdiseler acımasız cereyan ediyor; hicranla geçen zaman bir türlü bitmiyor. Bizlerde çareyi Rabbimizden bekleyerek, ellerimizi manen Allah Resulünün elleri altına koyarak, Ona teveccüh ediyor ve bütün kalbimizle yalvarıyoruz. Allah’ım biz; Sen’den, Efendimiz ’den, dinimizden ve yolumuzdan razıyız. Biliyoruz ki bu sıkıntılar sadece bizim başımıza gelmedi. En sevdiğin peygamberler de ümmetleri de bunları yaşadı. Sen bizi ihlas ve rızandan ayırma; kalplerimizi Sana kavuşma aşkıyla doldur.
Allah’ım, bütün kardeşlerimizi Sana emanet ediyoruz; Sen onları her türlü şerden muhafaza buyur. Hepimizi ötede Rasûl-i Ekrem (sallallâhu aleyhi ve sellem) Efendimiz’in, hamt sancağı altında bir araya getir!
Allahım! Şu mübarek zaman diliminde, Sana yönelmiş temiz kalpler hatırına, bir dileğimize bin lütufta bulun!. İnsanımızın ve topyekûn insanlığın yüzünü güldür, bize hem dünyada hem ahirette gerçek bayramları tattır.